'Baba!' Babası gözlerini gazetesinden ayırmadan 'Ne oldu?' diye sordu. 3. sayfada ilginç bir trafik kazası haberi vardı. 'Ben dondurma istiyorum!' dedi tüm parıldayan sevimliliğiyle. 'Ama bundan istiyorum!' Parmağıyla parka yeni gelmiş dondurma arabasını işaret etti. Gözleri işaret ettiği yerden babasına çevrildi merakla. 'Peki.' dedi baba gazetesini toparlayarak, bir yandan da ceplerinde bozukluk arıyordu. Banktan kalktı, 'Gel, ver elini.' dedi. Küçük yaratık sonsuzluğa uzandı ve kale duvarlarından oluşan dev eli tuttu. Kimse ona bir şey yapamazdı artık. Hiçbir canavar ağaçların arasından çıkamaz, hiçbir çocuk onunla dalga geçemez ve hiçbir dondurma ondan kaçamazdı. İstediği dondurmayı parmağıyla gösterirken 'Bu!' diye neşeyle bağırdı, yanındaki dev homurdansa da mutlu gözüküyordu. Babası cebinden para çıkarırken dondurma satıcısı nazikçe gülümsedi ve 'Gerek yok.' dedi. 'Gerçekten gerek yok. Bu dondurma gerçek değil.' Şaşırdı, babasından nihai cevabı alacağını bilerek döndü, dev adam meraklı gözlere doğru eğildi ve oğlunun kulağına 'Gerçek değil.' diye fısıldadı. 'Ama merak etme. Ben hep buradayım.' Babasını üç yıl önce trafik kazasında kaybetmişti, yirmibeş yaşındaydı ve bir aydır bitkisel hayattaydı. Yine de annesi bazen gülümsediğini görüyordu. Doktor 'Gerçek olamaz.' dese de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder